21 Şubat 2008 Perşembe

16 ŞUBAT 2008

Gelmesini iple çektiğimiz haftasonlarından birisine daha kavuşmuştuk. Denizi ve olta takımlarını gördüğüm zaman hep düşünüyorum acaba görmeyi istediğimiz arkadaşlarımız mı yoksa bu ucu bucağı görünmeyen deniz ve içinde bizi bekleyen sürpsiz mi? Sanırım her ikisi de...

Yine aynı hislerle dolu olarak bizi her hafta görmeye alıştığınız grubumuzdan daha farklı bir ekiple Cuma akşamdan yola çıkarak yazlıkta kaldık. Grupta bu sefer klasik olarak ben, Levent ve Özgür vardı.

Cumartesi sabahı 05:30 da hızlı ve verimli bir gün umuduyla Yeşilovacık’ta avlaktaydık. Güneş doğarken hazırladık oltalarımızı ve başladık atçek yapmaya. Bu esnada denizlerin kimine göre vahşi kurdu kimine göre de aslan ailesine mensup üyesi Turna’lar geldi oltamıza. Ben günün en bereketli avını geçirdim ve 5 tane turna yakaladım. Tabii bunların ağırlığı ne Erzincan’da yakalanan 70 kilo ne de Şırnak’ın Cizre ilçesinde ağlara takılan ve balıkçıların vitrinlerini süsleyen 150 kiloluk dev turna balıkları gibi değildi, bunlar hem ufak hem de sadece bizim fotoğraf makinemiz ile sizin gözlerinizi süslüyordu.

5 turnayı yakaladıktan sonra sabah yola çıktığımız heyecan ile bekledik ama beklediğimiz verimli gün sadece gökteki bulutlar ile tahmin ettiğimiz gibi yağmurla sonuçlandı. Bu arada Özgür yakaladığı bir adet turnayı maalesef kıyıya çıkaramadan kaçırdı. Bu haftasonu hem Özgür hem de Levent içim acemiliklerini atma günü oldu aslında.

Dönüş yolunda hala pes etmediğimizi göstermek ister gibi Taşucu’nda demirledik. Yarım saat kadar şansımızı denedik ancak yağmur tekrar başladı. Anladık ki bu haftasonu bereket bizim avımıza değil toprağa-ürüne yağıyordu. Buna da şükredip demir alma vakti geldi bu limandan diyerek Akkum’a ulaşana kadar durmadık. Balık aşkı ile yanan kalplerimiz burada da avlanmamız için bizi motive etti ve geçen başka bir yarım saatten sonra başlayan yağmurla birlikte ikna olduk ki bu haftasonu kısmetimizde 5 turna vardı. Onların da resimleri her zamanki gibi aşağıda.

Balık tutma becerisi olmayan ama sitemizi takip eden bir arkadaşım ile yazışıyordum geçende, her hafta yazdıklarımın amacını sordu, ben de “sadece paylaşım” dedim. Dedim ama içime bir kurt düştü. Kaptan’ın günlüğü, onun deyişiyle balıkçı kral şeklinde yazdığım yazıma bu hafta bir ekleme yaptım. Aslında eklemeyi de o yaptı. Sağolsun kendi kalemiyle benim adıma yazıyı da yazdı.

İnternette Turna ile ilgili araştırma yaparken yakaladığı bir bilgiye göre Turna Beatles’ın Yellow Submarine adlı şarkısında kend kendini yutan sonra yok olan balıkmış. Şarkının sözleri aşağıda, ben içinde turnaya rastlamadım. Denizde rastlamayı ve yakalamayı tercih ettiğimden olabilir.


Yellow Submarine
In the town where I was born
Lived a man who sailed to sea
And he told us of his life
In the land of submarines
So we sailed up to the sun
Till we found a sea of green
And we lived beneath the waves
in our yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
And our friends are all aboard
Many more of them live next door
And the band begins to play
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
Full speed ahead Mr. Boatswain, full speed ahead
Full speed ahead it is, Sgt.
Cut the cable, drop the cable
Aye, Sir, aye
Captain, captain
As we live a life of ease
Every one of us has all we need
Sky of blue and sea of green
In our yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine

İnşallah bereketin denizin içinden oltalarımıza yağmur gibi yağacağı bir başka av yazısında görüşmek dileği ile...













































































Hiç yorum yok:

Google