28 Mayıs 2009 Perşembe

2 EKİM 2008

Bangkok'ta aldığım bir eğitimi fırsat bilerek ardından oralarda biraz tatil yapma fırsati bulduk. İzin sırasında bir günümü de oradaki balık avı turlarından birine ayırmaya karar verdim. Sabah 8 gibi otelden aldılar ve son alınan kişi ben olduğum icin kısa sürede vardık Marina'ya. Aslında ilk kez bir ava bu kadar umutsuz gidiyordum sanırım. Nedense balık falan olmayacağını, olayın sadece turistlerden para kazanmak amacıyla düzenlendiğini düşündüm hep. Balık turuna çıkan ekip ben, Yeni Zelanda'lı bir arkadaş, Avusturalya'lı bir karı koca ve Kuveyt'li iki kişi - toplam 6 kişiyiz.. Tekne hareket ettikten 15-20 dakika sonra sırtı takımları dibe salındı. 4 takım, ikisi yüzeyden ikisi orta sudan geliyorlar. Mola verip öğle yemeği yiyeceğimiz adaya gelene kadar 1.5 saat falan geçti sanırım tık yok. Neyse adaya yaklaşık 200 metre mesafede, yer yer kum, yer yer mercan kayalıklarıyla süslenmiş koyda demir attık. Hafif yemekler yendi ve başladık masmavi, pırıl pırıl sularda şnorkelle yüzmeye. Beklediğim kadar güzel olmasa da yine de balık bol ve rengarenkti. Bir ara buğulanan camı temizlemek için durup tekneye baktığımda bir de ne göreyim. Tekne personeli çıkarmış yemli takımları balık tutuyorlar. Hemen döndüm geri. Ulan siz mi tutacaksınız balığı biz mi? Neyse aldım elime bir takım ve başladık orda yemli avlanmaya. Ukrayna'da yaşamaya başladığımdan beri aylardır balık avı yapamadığım için benim amacım o tırtıklamayi parmaklarımda hissetmek ve belki bir nebze olsun pasımı atmaktı. Balık çok boldu zaten. Çeşitli balıklar yakaladık kısa süre içerisinde. Renkli olanları geri saldım ben genelde. Bazılarını yem yaptılar. Mercana benzeyen, etinin çok lezzetli olduğunu düşündüğüm bir balıkta vardı yakalananlar arasında. Bir tanesini ben tuttum ve daha irice yaklaşık yarım kiloya yakın olduğunu tahmin ettiğim başka bir tanesini tekne personelinden birisi tuttu. Bu arada yakalanan balıklardan birisinin kafa kısmını komple yem yaparak suya atılan takıma bir adet müren balığı yakalandı. Teknenin yanına kadar çekilip biraz uğraştıktan sonra iğneden kurtulmayacağı anlaşılınca misina kesilerek mavi sulara süzüle süzüle geri döndü.
Molamız bittikten sonra demir aldık ve adanın başka bir tarafında yine adaya yakın ama derinliğin 60 metre olduğu bir yerde durduk. Tekrar dip takımlarını verdiler herkese ve başladık yemle avlanmaya. Elimdeki misina sanirim 100 luk falan, halat gibi birşey. Dibi bulması bir dert, bulduktan sonra balığın vuruşunu hissetmesi başka bir dert, sonra 60 metre çekmesi ayrı bir dert. Zaten iri balıkta yoktu ve neyseki kısa sürede toparlanarak adanın diğer tarafına doğru yol almaya başladık. 4 adet sırtı takımı yine suda. Bu arada yola çıkarken hepimize 1 den 6 ya kadar iskambil kağıdı çektirdiler. Balık yakalanınca çekme sırasını belirlemek için. Benim numaram 4… Bu arada 500 metre kadar önümüzde bir kılıç balığı atlamaya başladı sanırım en az 25-30 kiloluk bir balıktı. Hemen üstüne doğru gidip atladığı yerlerden geçtik ama sonuç yine nafile. Bu arada yanımızdan geçen başka bir teknenin bir tane ufak ton yakaladığını gördük…
Bundan kısa bir süre sonra bizim tekneninde ilk balığı bastı. Bir numarayı çekmiş olan Avusturalya'lı adam oturdu koltuğa başladı çekmeye. Kullanılan takımların görüntüsüne bakarak 40-50 kiloluk balıklarla bile mücadele edebilecek şekilde olduğunu tahmin ediyordum ama yakalanan balık 1.5 kilodan ufak bir ton. Sanırım bizim yazılı orkinosun tamamen aynı cinsi. İlk balıktan kısa bir süre sonra ikinci balık Yeni Zelanda'lı arkadaş tarafından çekildi. Cinsini bilmediğim 400 gram civarında ince uzun renkli bir avcı balık. Yine bundan kısa bir süre sonra üçüncü balık 1 kilo civarında bir yazılı Avusturalya'lı teyze tarafından çekildi ve teknedeki yerini aldı. Dört numara benim ancak dönüş saatinin de yaklaştığının farkındayım. Artık adanın etrafından ayrılıp geri dönüş yoluna girdiğimizde bugünlük balık olayının da bittiğini düşünüyordum. Şans yine gülmemişti bana. Bu duyguları aklımdan çıkarıp nefis denizin ve güzel havanın tadını çıkarmaya çalışırken birkaç yüz metre önümüzde hafif sağa doğru bir oynaşma başladı. Hemen bütün gözler ve teknenin burnu oraya çevrildi tabii ve oynaşma da giderek arttı. Yüzlerce balıktan oluşan orkinos sürüsü suyun üzerinde öyle bir kaynaştırıyorlardı ki, gerçekten çok güzel bir manzaraydı. Ben daha iyi görebilmek için teknenin ön tarafına doğru gitmiş balıkları izliyordum ki bu sırada arka tarafta bağrışmalar başladi. Evet dördüncü balıkta iğnenin ucundaydı. Hızla geriye gelip koltuktaki yerimi aldım ve başladım çekmeye. Personel çocuk iki tane olabilir diyordu ama balık tekti. Yaklaşık 1.5 kiloluk günün en iri yazılı orkinosu da kısa sürede teknedeki yerini aldı. Bundan sonra balık birkaç kez daha kaynaştırdı ve tekne hemen o yöne gitti ama başka balık yakalanmadı. Kuveyt'li iki arkadaşta 5 ve 6 numarayı çekmeyi başarmışlar ve günün şanssızları olmuşlardı. Bundan sonrası yine 1.5 saatlik dönüş yolculuğu ve yine tık yok. Marinaya girerken balıklar paylaşıldı. Yakalama işi tamamen şans olsa da balıklar tutanlar tarafından alındı. Kuveyt'li arkadaşlar da balık istemeyince yemli takımla tutulan balıklar da paylaşıldı. Sonuç itibariyle tur reklamlarındaki fotoğraflarda bulunan en kücüğü 20 kilonun üzerindeki balıklar ortada yoktu ama en azından birkaç balık yakalama zevkini tatmıştım.
Otele döner dönmez benim payımdaki balıklarla birkaç resim daha çektikten sonra balıkları deniz ürünleri restoranına götürdüm ve akşam 7:30 için masamızı ayırttım. Bundan sonrası da midemize yaradı. Hikayenin gerisi de fotoğraflarda:

Yolculuk başladı:





















































İşte müren:






































İlk orkinos geliyor:





































Avustralya'lı arkadaşın yakaladığı balık:

















Fotoğrafta pek iyi yakalayamamışım ama oynaşan orkinos sürüsü:

















Ve işte dört numaralı balık :)






















































3 Mart 2008 Pazartesi

01 MART 2008

Dana Adası organizasyonundan sonra hiç denememiştik tekne avını. Ondan önce de aylarca yine hep kıyı avcılığı yapmıştık. Hele ki kaptanımız Mehmet Dayı ile yaptığımız çok keyifli sohbetleri özlememiz dolayısıyla Cuma öğlen tatilinde gittik yeni Marina’ya. Cumartesi sabahı için anlaşıp doğru balık pazarında aldık soloğu. Yemimiz iki kilo karidesle çeşit olsun hesabı bir kilo sardalye...

Kaptanı evinden aldım ve saat 5:30 gibi vardık Marina’ya. Hakan ve Selçuk gelmişler teknenin başında bizi bekliyorlardı. Teknenin içine atladığımızda ilk dumuru ben yaşadım. Motorun üzerini kapatan tahta kısım yoktu. Mehmet Dayı tahta nerede, biz nerde oturacağız dediğimde 10 gün kadar önce çok soğuk yaptığı bir akşam ısınmak için yaktıklarını söyledi. J Balık nasıl olacak bilmiyorduk ama gün boyu sohbetin muhabbetin çok keyifli olacağı kesindi!

Avlak yerimize geldiğimizde tam ortasından ağ geçtiğini gördük. Ölümcül ağlar adeta heryerdelerdi. Yarım saatlik yolculuğumuzda onlarca şamandra gördüm ve epey moralim bozuldu. Mehmet Dayı’nın önerisiyle Viranşehir açığında demirledik. Birkaç sargoz aldıktan sonra balık yapmayınca biraz yer değiştirdik ancak sonuç aynıydı. Bu arada Mehmet Dayı kendisine ait olan 5 saniyelik “Dünya en kısa sürede uyuma” rekorunu kırarak inanılmaz bir başarı elde etti. Cümlesi bittikten tam 4.5 saniye sonra horlamaya başladı.

Bu arada diğer bir tekneyle Viranşehir’den açılmış olan Cengiz ve arkadaşları da geldiler yanımıza ancak onlar geldiklerinde biz dönüp ilk avlak yerimize tekrar bakmaya karar vermiştik. Bu kez şans bizden yanaydı. Epey sargoz tuttuk ama ondan daha çok ısparoz vardı. Kurşun dibe indikten sonra birkaç saniye içerisinde ya balıkları çekiyor ya da yemler yenmiş oluyordu. Bu şekilde toplamda 5 kilo civarında balık yakaladık ve dönüşte de balıkları birleştirip Selçuk’a verdik. Kendisine afiyet olsun diyoruz...

Hakan balıklarla:
















































Kaptanımız Mehmet Dayı :)

21 Şubat 2008 Perşembe

16 ŞUBAT 2008

Gelmesini iple çektiğimiz haftasonlarından birisine daha kavuşmuştuk. Denizi ve olta takımlarını gördüğüm zaman hep düşünüyorum acaba görmeyi istediğimiz arkadaşlarımız mı yoksa bu ucu bucağı görünmeyen deniz ve içinde bizi bekleyen sürpsiz mi? Sanırım her ikisi de...

Yine aynı hislerle dolu olarak bizi her hafta görmeye alıştığınız grubumuzdan daha farklı bir ekiple Cuma akşamdan yola çıkarak yazlıkta kaldık. Grupta bu sefer klasik olarak ben, Levent ve Özgür vardı.

Cumartesi sabahı 05:30 da hızlı ve verimli bir gün umuduyla Yeşilovacık’ta avlaktaydık. Güneş doğarken hazırladık oltalarımızı ve başladık atçek yapmaya. Bu esnada denizlerin kimine göre vahşi kurdu kimine göre de aslan ailesine mensup üyesi Turna’lar geldi oltamıza. Ben günün en bereketli avını geçirdim ve 5 tane turna yakaladım. Tabii bunların ağırlığı ne Erzincan’da yakalanan 70 kilo ne de Şırnak’ın Cizre ilçesinde ağlara takılan ve balıkçıların vitrinlerini süsleyen 150 kiloluk dev turna balıkları gibi değildi, bunlar hem ufak hem de sadece bizim fotoğraf makinemiz ile sizin gözlerinizi süslüyordu.

5 turnayı yakaladıktan sonra sabah yola çıktığımız heyecan ile bekledik ama beklediğimiz verimli gün sadece gökteki bulutlar ile tahmin ettiğimiz gibi yağmurla sonuçlandı. Bu arada Özgür yakaladığı bir adet turnayı maalesef kıyıya çıkaramadan kaçırdı. Bu haftasonu hem Özgür hem de Levent içim acemiliklerini atma günü oldu aslında.

Dönüş yolunda hala pes etmediğimizi göstermek ister gibi Taşucu’nda demirledik. Yarım saat kadar şansımızı denedik ancak yağmur tekrar başladı. Anladık ki bu haftasonu bereket bizim avımıza değil toprağa-ürüne yağıyordu. Buna da şükredip demir alma vakti geldi bu limandan diyerek Akkum’a ulaşana kadar durmadık. Balık aşkı ile yanan kalplerimiz burada da avlanmamız için bizi motive etti ve geçen başka bir yarım saatten sonra başlayan yağmurla birlikte ikna olduk ki bu haftasonu kısmetimizde 5 turna vardı. Onların da resimleri her zamanki gibi aşağıda.

Balık tutma becerisi olmayan ama sitemizi takip eden bir arkadaşım ile yazışıyordum geçende, her hafta yazdıklarımın amacını sordu, ben de “sadece paylaşım” dedim. Dedim ama içime bir kurt düştü. Kaptan’ın günlüğü, onun deyişiyle balıkçı kral şeklinde yazdığım yazıma bu hafta bir ekleme yaptım. Aslında eklemeyi de o yaptı. Sağolsun kendi kalemiyle benim adıma yazıyı da yazdı.

İnternette Turna ile ilgili araştırma yaparken yakaladığı bir bilgiye göre Turna Beatles’ın Yellow Submarine adlı şarkısında kend kendini yutan sonra yok olan balıkmış. Şarkının sözleri aşağıda, ben içinde turnaya rastlamadım. Denizde rastlamayı ve yakalamayı tercih ettiğimden olabilir.


Yellow Submarine
In the town where I was born
Lived a man who sailed to sea
And he told us of his life
In the land of submarines
So we sailed up to the sun
Till we found a sea of green
And we lived beneath the waves
in our yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
And our friends are all aboard
Many more of them live next door
And the band begins to play
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
Full speed ahead Mr. Boatswain, full speed ahead
Full speed ahead it is, Sgt.
Cut the cable, drop the cable
Aye, Sir, aye
Captain, captain
As we live a life of ease
Every one of us has all we need
Sky of blue and sea of green
In our yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine
We all live in a yellow submarine
Yellow submarine, yellow submarine

İnşallah bereketin denizin içinden oltalarımıza yağmur gibi yağacağı bir başka av yazısında görüşmek dileği ile...













































































11 Şubat 2008 Pazartesi

09 ŞUBAT 2008

Cuma gecesi geç yatmanın da etkisiyle zorlukla kalktım yataktan cep telefonumun alarmı çaldığında. Uyanıp yataktan kalktıktan sonrası çok daha rahat oluyor neyseki. Hemen hazırlanıp Kenedi Bey’i de aldım ve doğru Tırtar’a gittik. Avımız genelde rapalaları atıp çekerek geçti. Bir ara kayalara takılan rapalamı alacam diye sağlam bir dalga yedim ve sırılsıklam oldum. Ayakkabılarımın içine kadar giren deniz suyu yüzünden her adım attığımda şap şap ses çıkıyordu. Hasta olurum korkusuyla 1 saat kadar sonra avı bitirdim. Daha sonra Cengiz’de gelmişti ancak o bizden de önce ayrıldı. Ondan biraz sonra da biz ayrıldık av yerinden. Günün hasılatı olarak ben 1 adet turna aldım Kenedi Bey’de 1 adet lüfer...

















7 Şubat 2008 Perşembe

03 ŞUBAT 2008

Kendimizi balığa adadığımız bu haftasonunun Pazar gününde de balikavi.net sitesinden arkadaşlarla toplam 17 kişi tekne avı için sabah saat 5’te buluştuk Taşucu’nda. Yine ben Hakan ve Levo bir benim en büyük amcamın en büyük oğlu Yüksel abi vardı. Limandaki gezi teknelerinin biriyle gün ağardıktan sonra çıktık yola kurallar gereği. Yol takriben 2 saat ya da biraz fazla sürdü Dana Adası’na kadar.

İlk meramızda demirledikten hemen sonra ilk oltayı atan Yüksel abi “Kağan balık vuruyor” diyerek bir mercan bir de gelincik çekti. İçimden bugün balığı öttürdük diye geçirmeden edemedim. Ancak maalesef ondan sonraki 1 saat boyunca tık yoktu ve tam bir fiyaskoydu. Zaten kısa süre içerisinde balon (ya da kurbağa) balıkları da yüzünü gösterdiler. Pekçok iğne balıkların ağzında denizde kaldı. Öğleden sonraya kadar yer değiştire değiştire toplam 6-7 farklı yerde demirledik ancak hiçbirisi de istediğimiz verimi vermedi.

Balıktaki durgunluğa rağmen mükemmel bir bahar havası ve masmavi suların muhteşem güzelliği sayesinde çok keyifli bir gün geçirmeyi başardık.
Yola çıkmadan hemen önce güneşin doğuşu:

















Dana Adası. Gerçi üzerinde hiç dana yok ama keçiler yaşıyor.
















Yüksel Abi...































Ben ve belalamız kurbağa balığı (ya da balon balığı)
















Arkadaşlar avlanıyor:














































Ahtapot kovada..
















Levent, Levo ya da Levoçi:
















Dönüş yolunda balık çiftliği:
















Yine dönüş yolunda Taşucu manzarası:
















Birkaç eksikle av ekibi (ben de eksiğim tabi fotoğraf çekmem münasebetiyle):
















Ve son olarakta yakalanan balıklardan bazıları:












Google