30 Mayıs 2007 Çarşamba

TRAL AVI

İstavrit çıktığına dair aldığım duyumlara istinaden 26 Mayıs Cumartesi sabahı erkenden koyuldum yola. Liman bloklarına saat 5:15 sularında vardım. Hemen ratımı çıkarıp uygun bir kayanın üzerinde yerimi aldıktan sonra başladım atıp atıp çekmeye.

Saat 6:30 da Ankara’dan gelen misafirimizi karşılayacağım için pek vaktimde yoktu. Neyseki ilk heyecanı yaşamam fazla uzun sürmedi. Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz. :) İstavrit dedikleri meğerse Tral imiş (küçük Akya). İlk balığı aldıktan biraz sonra bu kez iki tanesi birden geldiler. 10 dakika kadar sonra bir ikili daha, daha sonra da iki kez tekli asıldı traller.

Bir saatlık kısa bir avın ardından çantamda 7 adet tralle mutlu bir şekilde koyuldum yola otobüs terminaline doğru...


Eski Bir Balık Avı

Balık avı konusunda kendisini ispatlamış Mert üstadın eski bir balık anısını kendi kaleminden yayımlıyoruz:


Sene 1985, aylardan Temmuz. Sabah 05:30 suları. Gün henüz ağarmamış. Ortalık kıpkızıl. Babam ile o sabah erkenden kalkmış ve bodrum katından bir gün önce temizlediğimiz ağları ve denize atmak üzere topladığımız taşları almıştık. İzmit körfezi çarşaf gibi önümüzde uzanıyordu. Denizden gelen iyot kokusunu buram buram içime çektiğimi dün gibi hatırlıyorum. Sonra babam kıçtan takmalı 2 beygirlik motorumuzu fiberglas teknemize monte etti. Tekne yağlı kızaklar üzerinde duruyordu, o yüzden denize doğru itmemiz çok büyük bir çaba gerektirmedi. Çok değil 10 dakika sonra babamın "burası bir ganimet" diye tesbit ettiği balıkların balıkların yuvalarının olduğu bölgeye geldik. Tabi o yıllarda şimdiki gibi gelişmiş sonarlar yok elimizde. Biraz şansa kalıyor işler. Zaten gerçek manada balık tutanların hoşuna giden de bu değil mi ? Öyle randevulu, nikah kıyar gibi balık mı tutulurmuş ? Sonarlar, elektrik şoklar vs bunlara gerek yok, etik değil kanımca.

Ben küreklere asılırken, babam da ağları denize boşaltıyordu. Ağları boşaltmamız yaklaşık 10 dakikamızı aldı. Ağların başlangıç ve bitiş yerlerini tesbit etmek üzere şamandıralar koyduk. Ondan sonra da balıkları ağa doldurmak için daha önceden tekneye koyduğumuz taşları ağın yakınına düşecek şekilde fırlatmaya koyulduk. Babamın böyle zamanlar için teknede bulundurduğu değneği denize vurmak suretiyle balıkları ağa doğru yöneltmeye çalıştık.

Takriben 45 dakika sonra ağları toplamaya başladık. Başlarda gelen yengeç ve pavuryalar moralimi biraz bozduysa da (çünkü ağları kurutup bunları temizleme görevi bendenize aitti!) daha sonra gelen kefaller, istavritler ve mezgitler yüzümüzü güldürdü. O gün nereden baksanız 5-6 kilo balık aldık ki onca çabaya değdi doğrusu.
......
(Mert hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız.)

29 Mayıs 2007 Salı

Çipura

25 Mayıs Cuma günü Kıbrıs seyahatimizden dönüşte Cengiz'le birlikte Karaduvar'da aldık soluğu. Yaklaşık 2 saat kadar canlı kurtla hiçbirşey yakalayamadan bekledik durduk. Hava rüzgarlı denizde oldukça dalgalıydı. Umutlarımız azalmaya başlamıştı ki 15 dakika arayla bu iki kuzu takıldı oltalarıma.



7 Mayıs 2007 Pazartesi

5 Mayıs 2007

Sabah erkenden yola çıkmak üzere ayarladığımız balıkçının kayıplara karışmasıyla birlikte gecikmeli olarak başka bir tenke ile ayrıldık Erdemli balıkçı barınağından. İlk 3-4 saatte yer değiştire değiştire birkaç balık tuttuktan sonra ikindiye doğru sığ suda kubbes için şansımızı denemeye karar verdik. Doğru da yapmışız. 4 kişi toplam 10 kilo kadar balık tuttuk. Fotoğraflar benim hasılat :





1 Mayıs 2007

Akşam iş çıkışı levrek için salladığımız rapalalara bu balık asıldı. Buralarda kayış veya boru balığı diye adlandırılıyor. Gerçek ya da latince ismini bilen varsa ve bildirirse sevinirim...



10 Mart 2007

Susanoğlu hasılatından güzel bir kare...


Google